Diyarbakır ili Türkiye’nin belli bir kısmına yayılmış olan turizmine alternatif olarak hem kültür hem de inanç turizmi açısından cazibe merkezi haline getirilmeye hazırdır. Kent Türkiye’nin turizmine doğudan açılmış bir pencere niteliğindedir. Gerek inanç turizmi olsun gerek kültür turizmi olsun kent adeta bir açık hava müzesi niteliğindedir. İnsanlığın ilk yerleşik yaşama geçtiği, yazının bulunduğu, toplum düzenini belirleyen yasaların yazıldığı, tapınaklar gibi ilklerin yaşandığı, Sümer, Babil, Pers, Asur, Hurri gibi dünya uygarlık gelişimine katkı sunmuş medeniyetlerin kurulduğu toprak olan kent, zengin bir kültür hazinesine sahiptir.
TARİHİ YAPILAR
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yer alan Diyarbakır; Kalesi, İç kalesi, kentsel tarihin gelişimini tüm evreleriyle simgeleyen çeşitli anıtsal yapıları, geleneksel konut dokusu ve buraya egemen olmuş büyük uygarlıkların bıraktıkları belgesel değerleri günümüzde yansıtan kültürel kimliğiyle; yalnız Türkiye’nin değil, tüm dünyanın da en önemli kentlerinden biri sayılır. Kent tarihsel potansiyeliyle adeta bir açık hava müzesi niteliğindedir. Birçok medeniyete beşiklik eden kent döneminin tanığı olmuş ve gelen her medeniyetin izlerini barındırmaktadır.
DİYARBAKIR KALESİ ( Diyarbakır Surları)
Diyarbakır Kalesi uzunluk bakımından Çin Seddi’nden sonra dünyada ikinci, eskilik ve yükseklik bakımından birinci sırada kabul edilmektedir. Surların kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemektedir. 349 yılında Bizans imparatoru II. Konstantin, Sasaniler’e karşı şehrin etrafını surla çevirterek burayı bölgenin askeri ve idari merkezi durumuna getirmiştir. İç ve dış kale olmak üzere iki kısımdan meydana gelmektedir.
İç Kale Surları
Yapım tarihi olarak kaynaklarda İç Kale’nin Subaru (Huri-Mittani) Dönemi’nde yapıldığına dair ortak bir karar mevcuttur. Hurilere dayandırılan İç Kale’nin etrafı Bizans Döneminde 349 yılında surlarla çevrilmiştir. Tarihte vilayetin yönetim merkezi olan İç kale’de Artuklu Sarayı, Jandarma Binası, Eski Cezaevi, Kolordu Binası, Adliye A ve Adliye B Binaları, Komutan Atatürk Binası, Hz. Süleyman Camii ve 27 Sahabe Türbesi, Saint George Kilisesi, Aslanlı Çeşme ve Artuklu Kemeri bulunmaktadır.
Dış Kale Surları
İç Kale dışında yer alan surlarda 82 burç ve dört ayrı kapıdan oluşmaktadır. Diyarbakır surlarının toplam uzunluğu 5.500 metre ve yer yer değişen biçimde 7-8 metre yüksekliğindedir. Üzerinde çok sayıda medeniyete ait kitabe figür bulunmaktadır. Toplamda 82 burcu olan kalenin bazı burçları Efsaneler, üzerindeki figürleri ve yazıtlarıyla ilgi çekmektedir. Yedikardeş Burcu, Ulu Beden Burcu, Keçi Burcu, Leblebikıran Burcu, akrep Burcu gibi önemli burçlar bulunmaktadır.
DİYARBAKIR CAMİLERİ 
Hurriler’den başlayarak Osmanlılara kadar uzanan yoğun bir tarihi geçmişi bulunan Diyarbakır, yüzyıllar boyu dinsel hoşgörüden uzaklaşmamış, etnik ve dinsel mozaiğini her dönemde korumuştur. Bu nedenle Diyarbakır da farklı dönemlere ait birçok mabet yapılmış ve bunların çoğu günümüze gelmiştir.
Ulu Camii
Şehirdeki tarihi camilerin en büyüğü ve en ünlüsü olan Ulu Cami, Anadolu’nun ilk ve en eski camilerindendir. Ünlü Şam Emeviye Cami´nin yansıması olarak yorumlanan Diyarbakır Ulu Camii, İslam âleminin 5. Harem-i Şerifi olarak kabul edilmektedir. İki camisi(Hanefiler ve Şafiler Bölümü), iki medresesi(Mesudiye ve Zinciriye), doğu-batı maksuresi, minaresi, abdesthane ve bütün bu külliyenin ortasında büyük dikdörtgen bir avlu bulunmaktadır. Avluda 900 yıldan fazla bir geçmişe sahip güneş saati, ünlü bilgin El-Ceziri’nin eseridir.
Kale Camii (Hz. Süleyman-Nasırıye Camii)
Cami Nisanoğlu Ebul Kasım tarafından 1155-1160 yılları arasında yaptırılmıştır. Caminin bitişiğinde Halid Bin Velid´in oğlu Süleyman ile Diyarbakır´ın Araplar tarafından alınışı sırasında şehit düşen 27 sahabinin yattığı Meşhed bulunmaktadır. Sahabelerin burada olması burayı bir ziyaretgâh haline getirmiştir. Caminin en önemli özelliği Hz. Ömer döneminde Diyarbakır’ın fethinin buradan başlamasıdır.
Safa (Parlı) Camii
Akkoyunlu Döneminde yapılan caminin inşasında, kullanılan malzemelere karıştırılan bir bitkiden çıkan mistik kokudan dolayı camiye parlı, yani kokulu cami denilmektedir. Yapı kendisinden çok minaresiyle ün yapmıştır. Kaideden başlamak üzere külahına kadar kufi ve nesih yazılar, değişik biçim ve desenlerle bezelidir.
Şeyh Matar Camii (Dört Ayaklı Minare)
Akkoyunlular döneminde 1500 yılında Sultan Kasım tarafından yaptırılan cami daha çok minaresiyle ünlüdür. Yapı dört ayaklı minaresi ile Anadolu’nun tek minare örneğidir. Bu minarenin dört ayağı 4 İslam mezhebini simgelemektedir.
Nebii (Peygamber) Camii
Akkoyunlu eseri olup, 15. Yüzyıldan kalma tek kubbeli bir camiidir. Minaresinde ve caminin değişik yerlerinde Peygamber Efendi­mizden sözlerin çokluğundan dolayı Nebi veya Peygamber Camii adıyla anılmaktadır.
Fatih Paşa Camii
1516-1520 yılları arasında, Diyarbakır Valisi Bıyıklı Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Plan olarak Diyarbakır yapılarından ayrılan cami merkezdeki kubbenin dört yarım kubbeyle desteklenmiş olması Sinan üslubunu anımsatmaktadır.
Hüsrev Paşa Camii
1521-1528 yılları arasında Diyarbakır’ın 2.Valisi Hüsrev Paşa tarafından yaptırılmıştır. Medrese olarak inşa edilen yapının mescit kısmı devamlı ibadet yeri olarak kullanılınca yapıya 1728’de bir de minare eklenerek cami olarak kullanılmaya başlanılmıştır.
Ali Paşa Camii
Ali Paşa Camii Vali Hadım Ali Paşa tarafından 1534-1537 tarihleri arasında inşa edildiği bilinmektedir. Yapı Mimar Sinan eseri olarak geçmektedir. Medresesi, zikir yeri, hamamı ve şafilere ait camisiyle bir külliye halinde inşa edilmiştir.
İskender Paşa Camii
1551-1554 yıllarında Diyarbakır’ın 12. Osmanlı Valisi İskender Paşa tarafından yaptırılmıştır. Bazı yazmalarda Mimar Sinan eseri olduğu geçmektedir. Tek kubbeli, kare plan tipine sahip olan yapının son cemaat yeri yapıya göre dışarı taşkın ve beş gözlüdür.
Behram Paşa Camii
1564-1572 yılında Diyarbakır’ın 13. Osmanlı Valisi  Behram Paşa  tarafından  yaptırılmıştır. Yapı Mimar Sinan eseri olarak geçmektedir. Camii içindeki duvarlar alttan belli bir yüksekliğe kadar XVI. yüzyıl İznik çinileriyle süslenmektedir.
Melik Ahmet Paşa Camii
Cami 1587-1591  yılları arasında Diyarbakır’ın 60. Valisi Melik Ahmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Yapı Mimar Sinan eseri olarak geçmektedir. Minaresi kaide kısmındaki taş bezemeleri ile dikkati çeker ve Minare yarıya kadar iki merdivenli, yarıdan sonra birleşip tek merdivenli olarak devam eder.
Nasuh Paşa Camii
1606-1611 yılları arasında dönemin Diyarbakır Valisi Nasuh Paşa tarafından yaptırılmıştır. Caminin içi bezemeden yoksun, basit görünüşlüdür.
Kurt İsmail Paşa Camii
1869-1875 yılları arasında Diyarbakır’ın 221.Valisi Kurt İsmail Paşa tarafından yaptırılmıştır. Sur dışında yapılmış ilk yapı olan Kurt İsmail Paşa Cami sur içindeki diğer camilerden çok farklı tasarlanmıştır. Plan itibariyle camiden çok türbeyi anımsatmaktadır.
DİYARBAKIR MEDRESELERİ
Birbirini izleyen değişik uygarlıklara beşiklik eden Diyarbakır’da medrese mimarisinin güzide örnekleriyle karşılaşmaktayız. Buralarda Tefsir, Hadis, Fıkıh, Kelam gibi dini ilimlerin okutulmasının yanı sıra edebiyat, felsefe, mantık, kimya, matematik, fizik ve astronomi gibi müspet ilimler de okutulmuştur. Medreselerde akli ve nakli ilimler okutulmuş, bilginler arası ilmi tartışmaları yapılmıştır.
Zinciriye Medresesi: 
Anadolu’nun ilk ve en eski camilerinden olan yapı, halk arasında Sincariye Medresesi olarak da bilinmektedir.
Mesudiye Medresesi:
Anadolu’nun ilk üniversitesi olarak kabul edilen medresenin 1194 tarihli kitabesinde dört Sünni mezhebe yönelik fıkıh medresesi olduğu anlaşılmaktadır.
Ali Paşa Medresesi:
Dönemin valisi Hadım Ali Paşa tarafından 1534-1537 yılları arasında yaptırılan medrese dikdörtgen plan şemasında yapılmıştır.
DİYARBAKIR KİLİSELERİ
Tarihin ilk dönemlerinden beridir birçok medeniyete beşiklik eden Diyarbakır, yüzyıllar boyunca dinsel hoşgörüden uzaklaşmamış, etnik ve dinsel mozaiğini korumuştur. Bu nedenle de Müslümanlar, Hıristiyanlar, Ermeniler, Yahudiler ve değişik mezhepler, tarih boyunca Diyarbakır’da birlikte yaşamışlardır. Bundan ötürü de Diyarbakır da birçok kilise yapılmış ve bunların bazıları günümüze gelebilmiştir.
Ermeni Katolik Kilisesi
Kilise, Sur içi bölgesinin güneydoğu diliminde Gazi Caddesi yakınlarındadır. Kilise narteks, naos, apsit ve çan kulesi bölümlerinden oluşmaktadır.
Surp Giragos Ermeni Kilisesi
Tapu Kayıtlarına göre Katolik Ermenilerin kullandığı bir kilisedir. Bu kilisenin adına ilk kez 1610-1615 tarihleri arasında Polonyalı Simeon´un Seyahatnamesinde rastlanmıştır.
Saint George Kilisesi
Mimari tarzı ve yapıda kullanılan malzemeden dolayı Roma dönemine M.S.2.yy’a ait olduğu düşünülen kilise, Artuklular döneminde batı tarafına eklenen kubbeli bölüm ile yapı hamam haline getirilmiştir.
Meryem Ana Süryani Kadim Kilisesi
Diyarbakır’da Ortodoks Süryanilere ait faal durumda olan ait olan bu kilise IV. Yüzyıldan kalmıştır.
Mar Petyun Keldani Kilisesi
17. Yüzyıla tarihlenen kilise, Katolik Mezhebine bağlı Keldaniler tarafından günümüzde de kullanılmaktadır.
Surp Sarkis Kilisesi
Alipaşa mahallesinde bulunan Surp Sarkis Kilisesinin mülkiyeti Ermeni Gregoryen Cemaati Vakfı adına kayıtlı olup; Katolik Ermenilere ait bir kilisedir.
Protestan Kilisesi
Mardin Kapı yakınlarında bulunan kilise Protestan cemaati vakfına aittir.
DİYARBAKIR MÜZELERİ
Arkeoloji Müzesi:
Müzede kazılar, satın alma ve müsadere yoluyla edinilen eserler, Neolitik Çağdan itibaren Eski Tunç, Asur, Urartu, Helenistik, Roma, Bizans, Artuklu, Selçuklu, Akkoyunlu ve Osmanlı devirlerine ait olup kronolojik ve tipolojik olarak sergilenmektedir.
Cahit Sıtkı Tarancı Müzesi:
Cahit Sıtkı Tarancı’nın doğduğu ev, Diyarbakır evlerinin özelliklerini en özgün biçimde muhafaza eden güzel örneklerden birisidir. 1973 yılında Kültür Bakanlığı tarafından müze olarak düzenlenmiştir. Müzede şaire ait özel eşyalar, mektupları, şiirleri ve kitapları ile etnografik eserler de sergilenmektedir.
Ziya Gökalp Müzesi:
Ziya Gökalp’ın doğup büyüdüğü bu ev 1956 yılında müze haline getirilmiştir. Diyarbakır’daki sivil mimari örneklerinden biri olan yapı 1806 yılına tarihlendirilmektedir. Ziya Gökalp’ın özel eşyaları, fotoğrafları, kütüphanesindeki kitapları ile yöresel etnografik eserler sergilenmektedir.
Ahmet Arif Edebiyat Müze Kütüphanesi:
Diyarbakır’ın ünlü şairlerinden  Ahmet Arif’e ithaf edilen yaklaşık 120 yıllık konak, Ahmet Arif Edebiyat Müze Kütüphanesi olarak hizmete girmiştir.Cahit Sıtkı Tarancı Müze Evi’ne komşu olan müze, Diyarbakır evlerinin özelliklerini en özgün şekilde muhafaza eden ve en güzel örneklerindendir.Kütüphanede çok sayıda tarih, edebiyat ve birçok alanda kitaplarla okuyucularını beklemektedir.
DİYARBAKIR EVLERİ
Harem ve selamlık olmak üzere iki bölüm olarak düzenlenen Diyarbakır evleri, dışarı kapalı bir özellikte yapılmıştır. Bazalt taşın hâkim olduğu evlerde süs öğesi olarak; mahalli tabirle ´ciz´ veya ´kehal´ adı verilen beyaz renkli bezemeler dikkati çekmektedir. Özellikle önemli şahsiyetlere ait çok sayıda ev bulunmaktadır. Diyarbakır evlerine en güzel örnek olarak Cemil Paşa Konağı, İskender Paşa Konağı, Cahit Sıtkı Tarancı Evi, Ziya Gökalp Evi, Dengbej Evi, Esma Ocak Evini verebiliriz.
DİYARBAKIR HANLARI
Önemli yollar üzerinde bulunması ve zengin bir ticaret şehri olmasından dolayı Diyarbakır’da han ve kervansaray gibi konaklama amaçlı yapılara çok sık rastlanmaktadır. Volkanik Karacadağ’dan çıkan bazalt taşlar ile yapıldığı için pek bozulmamış ve taşlar üzerindeki işlemeler, fazla zarar görmeden günümüze kadar gelebilmiştir. Diyarbakır’da yer alan hanların başında Deliller Hanı, Hasan Paşa Hanı, Sülüklü han, Çifte Han ve Yeni Han gelmektedir.
DİYARBAKIR KÖPRÜLERİ
Antik çağlardan günümüze kadar birçok uygarlığa ev sahipliği yapan Diyarbakır, önemli ticaret yollarının kavşak noktasında yer almıştır. Diyarbakır köprülerinde işlevsellik ön plandadır. Ongözlü Köprü en önemli köprüler arasındadır. Dicle suyu üzerindeki köprü, on kemer gözünden oluşmaktadır. Silvan ilçesinde yer alan tarihi Malabadi köprüsü ise geniş açıklıklı kemeri ve yanlarında yer alan konaklama odalarıyla adeta bir mimarlık harikasıdır. Bunun dışında Haburman Köprüsü (Çermik), Kara Köprü, Sancak Köprüsü, Ambar Çayı Köprüsü, Halilviran Köprüsü, Devegeçidi Köprüsü, Çüngüş Köprüsü, Kemhük Köprüsü(Silvan) de önemli köprüler arasındadır.
YÖRESEL FOLKLOR ÖZELLİKLERİ
Diyarbakır, binlerce yıllık geçmişi, tarihi dokusu, edebiyatı, inanışları ve yaşam tarzıyla Folklor hazinesidir. Yöreye özgü halk oyunları oldukça renklidir. Davul, zurna eşliğinde oynanan Diyarbakır oyunları yörenin aşk, ıstırap ve bazen de aşiretlerinin sosyal durumlarını konu alır. Oyunlardan bazıları; Delilo, Halay, Esmer, Çaçan, Tekayak, Çiftayak ve Çepik´tir. Bu oyunların kendilerine özgü özellikleri, ayrı figür ve hareketleri vardır.
Binlerce yıllık geçmişe sahip olan kentte çok sayıda medeniyetin bıraktığı çeşitli yemek kültürü bulunmaktadır. Yemek kültürü hayli bir zengin olan Diyarbakır mutfağının temel malzemeleri kuzu eti, yöresel baharatlar (sumak, kişniş, karabiber vs.), pirinç, sakatat çeşitleri, tereyağı, bulgurdur. Diyarbakır mutfağı ağır yemeklerden oluşur. Diyarbakır, lahmacunu ve kadayıfının yanı sıra peyniri ile de ünlüdür. En ünlü yemekleri; kaburga dolması, sac tava, meftune ve ciğer kebabıdır. Yüzyıllardır karpuz denildiğinde akla gelen Diyarbakır Karpuzu başta iriliği olmak üzere kendine has niteliği ile de kentte yetişmektedir.
EL SANATLARI
Geleneksel el sanatları içerisinde kuyumculuk, ipekçilik, bakırcılık önde gelmektedir. Günümüzde de önemini koruyan el sanatlarında ‘hasır bilezik, ‘kişniş gerdanlık’ ‘gümüş işlemeli nalın’ ve ‘çekmece’ler, Diyarbakır’ın önemli el sanatları arasında yer alır. Kentte el dokumacılığı ve halı, kilim üretimi de yapılmaktadır.